21 Oca

YÜREĞİME DOKUNDUM

Geçen hafta yolladığın mektuba yanıtım olsun öyküm.
Sitem doluydu kaleminden kağıda dökülenler.

“Sen belki de kendini hiç sevmiyorsun, kendin için ne yapıyorsun? Önce kendini sev. Bırak artık önce başkalarını düşünmeyi!”
Denedim dostum, arkadaşım, sırdaşım denedim. Kendimi sevmeyi, şımartmayı, okşamayı denedim.

Üç gün önce ona da haber vererek gittim sığınağıma. Davetim karşısında şaşkın ama sevinçliydi. Biliyorum yıllardır bu günü beklediğini. Kadınsallık içgüdüsü belki de. Biliyordum işte. Bunu gözlerinden okumak zevk verdi bana, heyecanımı kutsadım içten.
“Anlat!” dedim. Anlattı sevdasını bana. Pek oralı olmuyormuş gibi dinledim. O anlattıkça aşka körelmiş duygularımla boğuşmaya başladım el, ense.
Karısını terk etmiş benim yüzümden. Artık anlamalıymışım; bensiz asla olmazmış! Yaklaşık iki saat noktalara, virgüllere gereksinim duymadan anlattı.
Hoşlanmadım mı, gururlanmadım mı sanarsın sen deli dost? Hem de bu yaşta, yaşanmamış aşkının arkasından devamlı zırlayan, toprak urne içinde külleri elinden hiç bırakmayan bir kadın için bunun ne olduğunu anlayamazsın sen! Nereden bilecek, nereden anlayacaksın ki? Hangi erkek bir kadını çözebilmiş de, sen anlayasın?

Sonra?

Yıllar önce sigarayı bıraktığını biliyordum. Yine başlamıştı. Sigaranın mavi dumanı grileşirken odada, kehribar rengi gözleri yaş içindeydi. Acımayla baktım. “Sigara dumanı ” dedi. İnanmadım. Acımamın nedeni bana değer vermesine, bana sevdalanmasına değildi. Onca yılı yaşayamamış olmasındandı. Ben kendimce evrene sığmayacak kadar büyük bir aşk yaşamıştım. Acımıştım karısına. Ben de kadındım ve ayrıldığı karısı benim en yakın arkadaşımdı. Bana öğretilen ve yaşatılan; kadınlar erkeklerine ihanet ederlerdi ama arkadaşlıklarına asla!
İçimden geçenleri öğrenmek istediğini söyledi. Sıkıldım. Dürüstlük adına, doğrular ve duygularım adına sıkıldım.
Ah  deli dostum! Gerçekten de en sıkıldığım andı bu. Çünkü ben de bu adamı seviyordum. Ben her sabah pişmanlıklarına uyanan biri olarak içimdeki duygularla savaşmak, arkamda ağlayan birilerini bırakmak istemiyordum. Söyleyemedim arkadaşım. Onu çok sevdiğimi söyleyemedim. Güzel gözlerindeki hüzünle çarpıştı içimdekiler. O an anladı, o an yakaladı yüreğimin bukağından.
Ayağa kalktı. Veda zamanı diye düşünürken; kuvvetli kollarıyla sardı bedenimi. Eridim ben. Yokluğumu hissettim . Uzun zaman olmuştu bir erkek tarafından böylesine bir aşkla sarılmayışım. Dediğin gibi, kendimi bırakmalıydım. Karşılık vermeliydim öpüşlerine, bedenimde hoyratça bırakacağı diş izlerine.
Dedim ya dostum “ben her sabah pişmanlığıma uyanırım” diye. Yapamadım. Dondu bedenim, kaskatı kesildim. Onu önce itmek, ardından da tokatlamak istiyordum. Bu utanmaz adam kendini ne sanıyordu? Yüreğim? Yüreğim onu istiyordu doyasıya, sonsuza. İkilemime küfürler yağdırarak daha çok sokuldum kollarına. Öptüm, sabun kokulu bedenini yutarcasına, soluklarcasına içime çektim.
Ağlamaya başladım birden. İsyanım geç gelen aşka değildi. Ayrıldığı karısı artık umurumda değildi. Ben evliydim! Yasak aşk bana göre değildi.
Bu kez ben anlatmaya çalıştım duygularımı. Hiç anlamak istemedi beni. Onu sevdiğimi artık biliyordu..
“Ben yasak aşk istemiyorum, ben seni istiyorum, yanımda ve hep kollarımda.”
Sokak kapısının kilidini çevirirken ardından, akıttığım göz yaşlarımın ıslaklığı ve sıcaklığı vardı mavi gömleğinde.
Aynaya baktım. Gözlerim kan çanağına dönmüştü ağlamaktan. Yıkadım buz gibi suyla. Kendime geldiğimde yüreğim çılgınca çarpmaya devam ediyordu.
Ayağıma gelen bu sevdaya, bu çılgın yüreğe “hayır” demiştim. O an kendimi okşadım, kutsadım. Bir daha asla pişmanlık istemiyordum. Oysa öylesine perişan ve pişmandım ki!
Bu sevdaya karşı gelmek değildi niyetim. Ondan daha fazlaydı arzularım. Susmam ve geri çevirmem gerekiyordu; öyle yaptım.
Ben kendimi sever, okşarken yüreğimi de çok sevdim.

“delice dost”  

  tülin dursun miladi evvel zaman/ la paix düşünceleri

Yorum Yap

© 2024 Bu Bir Tülin Dursun Delice Paylaşım Sitesidir! | Yazılar (RSS) and Yorumlar (RSS)